Eskilerin tabiriyle ülke seçim sath-ı mailine girdi.

Her siyasi parti, seçim çalışmalarıyla seçmenleri etkilemeye çalışıyor.

İnsan olarak zaten “hayatımız seçim” desek pek de abartmış olmayız.

Düşünün bir, aklımız erdiği günden beri ne kadar seçim yapmak durumunda kaldık.

İnsan, giyeceği elbiseyi, oturacağı evi, gideceği okulu, evleneceği kişiyi, çalışacağı işi, çocukların ismini, yaşayacağı şehri, taraftarı olacağı takımı, dinleyeceği müziği, herhangi bir olay karşısında göstereceği tepkiyi, mahallesinin muhtarını, ilçesinin ve şehrinin belediye başkanını, ülkeyi yönetecek cumhurbaşkanını ve milletvekillerini vs. seçer.

Seçtim, bitti diyemez. Bir de seçimlerinin sonucuna katlanmak var. Eğer seçimlerinde isabet ettiyse sorun yok, ama yanlış seçim yaptıysa bunun olumsuz sonuçlarına hem kendisi hem de bu durumdan etkilenecek olan kişiler katlanacaktır. Böylece başkalarının da vebalini yüklenmek var.

Bu durumda seçmeden önce iyice düşünmeli, araştırmalı ve öyle karar vermelidir. Sonra pişman olmak fayda vermez.

Şimdi meselenin bam teline gelelim. Önümüzde belediye seçimleri var.

Kimi seçelim ya da hangi adaya oy verelim?

Acizane bazı hususları sıralayalım.

1.   Mutlaka şehrine hizmet edecek adayı seçeceksin. Misal deprem bölgesi olan Eskişehir’de 25 yılda ancak kentsel dönüşüm adına 24 daireyi dönüştürebilenlere kırmızı kart göstereceksin.

2.   Halka tepeden bakmayan, inanç, kültür ve yaşayış olarak sana yakın olanı tercih edeceksin.

3.   Bir aday seçmeyi bile beceremeyip yapay zekâ ile aday belirledik (kendi zekâları kâfi gelmedi mi acaba) diyenlere gülüp geçeceksin.

4.   Gerçekten hangi parti, hangi aday hizmet ehlidir, ona bakacaksın.

Unutma ey insan! Yaptığın her seçimin mesulü sensin. Faydası da zararı da öncelikle sana olacaktır.